Fıkıh Usulü
Müctehidin şer’i ameli hükümleri tafsili delillerinden çıkarabilmesine yarayan kurallar bütününe fıkıh usulü denir.Fıkıh ilminin diğer dalı olan usulu’l-fıkıh, bir isim tamlaması (izafet terkibi)dir. Bu ilme, bazan tamlamanın başına ilim sözü eklenerek ilmu usulu’l-fıkh denildiği gibi, bazen de fıkıh lafzı çıkarılarak sadece ilmu’l-usul denir.Bugün fıkıh usulü tabirinin karşılığı olarak slam Hukuk Felsefesi, slam Hukuk Metodolojisi, slam Hukuk Usulü, slam Teşri’ Usulü, slam Hukuku Nazariyatı gibi terimlerin kullanıldığını görmekteyiz.Bu tamlamada usul kelimesinin delil anlamında kullanıldığını kabul etmek daha uygun düşmektedir. Zira fıkıh, akli bir şekilde deliller üzerine oturtulmuş, bina edilmiştir. Buna göre Usulu’l-fıkh “fıkhın delilleri” “fıkha mahsus deliller” “fıkhın kökleri” “hukukun kökleri” demektir.Ancak Fıkıh usulü bir ilim dalı olarak ıstılahta terkib manasından daha farklı ve daha geniş konuları ihtiva etmektedir. Çünkü fıkıh usulü ilminde fıkhi delillerden bahsedildiği gibi, şer’i hükümlerden, istinbat kaidelerinden ve benzeri konularından da bahsedilir.
Fıkıh usulü iki şekilde tarif edilebilir:
Fıkıh usulü: 1) “Şer’i hükümlerin, tafsili delillerden çıkarılmasını (istinbatını) mümkün kılan kaideleri ve icmali delilleri öğreten bir ilimdir.
Veya, 2) “İstinbat kaideleri ve icmali delillerdir.” Şu halde bu ilim bize bir takım kaideler öğretecek biz de bir mesele hakkında anlamak, öğrenmek istediğimiz şer’i hükmü, o kaideler yardımıyla özel delillerinden çıkaracağız.
Mesela ben namazın farz olup olmadığını bilmiyorum. Bilmek istediğim bu mechule Mantık ve Usul ilimlerinde “Matlub-i haberi” adı verilir. Bunun için önce şer’i delillerden Kitab’a bakar ve “namazı dosdoğru kılınız” (Bakara: 2/43) ayetindeki emri görürüm. Fıkıh usulü kaideleri arasında “vücuba mani bir karine bulunmadıkça emir siygası, vücub ifade eder” kaidesi bulunur. Ben bu usul kaidesini kullanır ve bir mantık kıyası kurarak namazın farz olduğu hükmüne şöyle varırım: Matlub-i Haberi: Namaz farzdır. Küçük önerme: Çünkü Allah “namazı dosdoğru kılınız” ayetiyle namazı emretmiştir. Büyük önerme: Allah’ın yapılmasını kesin olarak istediği (emrettiği) her şey farzdır. Netice: O halde namaz da farzdır. Ben zinanın haram olup olmadığını bilmiyorum. Bunu öğrenmek istiyorum. Şer’i delillerden Kitab’a baktığım zaman “Zinaya yaklaşmayın” (sra: 17/32) ayetindeki nehyi görürüm. Fıkıh usulü kaideleri arasında “Haram kılmayı engelleyici bir karine bulunmadıkça nehiy sıygası hürmet ifade eder” kaidesi bulunur. Ben bu usul kaidesini uygulayarak zinaya yaklaşmanın haram olduğu hükmüne şöyle varırım: Matlub-i Haberi: Zina haramdır. Küçük önerme: Çünkü Allah “Zinaya yaklaşmayın” ayetiyle zinaya yaklaşmayı yasaklamıştır. Büyük önerme: Allah’ın kesin olarak yasakladığı her şey, haramdır. Netice: O halde zina da haramdır. Aynı şekilde bu ilim bize kitap, sünnet, icma, kıyas gibi icmali deliller hakkında da bir takım bilgiler öğretecek biz de bu bilgiler yardımıyla icmali delillerin hüccetliklerini, kendileriyle istidlal ederken mertebelerinin ne olduğunu ve bu delilleri ilgilendiren her türlü hususları öğreneceğiz.
İşte bir kişi, istinbat kaidelerini ve icmali delilleri bu ilmin yardımıyla öğrenir ve naslardan hüküm çıkarma melekesini elde ederek müctehid mertebesine ulaşır.Fıkıh ilmi usûlü, metodolojisi. Usûlü'l-Fıkıh; sözlükte, usûl ve fıkıh kelimelerinden meydana gelmiş bir terkiptir. Usûl, "asl" kelimesinin çoğuludur. "Kökler, asıllar, üzerine bir şey bina edilen şey" manalarınadır. Sözlükte, anlayış anlamına gelen fıkıh ise, din ıstılahında; "Tafsîlî delillerden çıkarılmış olan şer'î-amelî hükümleri bilmektir" şeklinde tarif edilir. Buna göre usulü'l-fıkıh sözlükte; fıkhın asılları, fıkhın delilleri manasına gelmektedir. Usulü'l-fıkıh, ıstılahta "Müctehidin, şer'î amelî hükümleri tafsîlî delillerinden çıkarabilmesi için gerekli olan kural ve prensiplerdir" diye tarif edilmektedir. Bu tariflerden anlaşıldığı üzere usûlü'l-fıkıh bir metodoloji ilmidir. Metotlarını belirlediği ilim ise fıkıhtır. O halde bu ilim fıkıh metodolojisi ilmi demektir. Bu ilme slâm hukuk metodolojisi denilmesinin uygun olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü fıkıh, sadece hukuk ilmi değildir. Hukuk, fıkhın bölümlerinden birisidir. slâm hukukunun çeşitli dalları fıkıh içerisinde ele alındığı gibi, ibadetler de fıkıh içerisinde yer almaktadır. Dolayısıyla ibadetle ilgili hükümlerin kaynaklardan çıkartılma metotları da usulü'l-fıkıh tarafından belirlenmektedir. Bilindiği gibi, slâmî hükümlerin alındığı kaynaklar temelde ikidir. Bunlar Kur'ân ve Hadistir. Fakat her meseleye ait hüküm Kur'ân ve Hadiste her zaman aynıyla mevcut ve açık değildir. Ya da Kur'ân ve Hadisteki lâfızlar, emir, nehy, hass, âm v.s gibi değişik biçimlerde varid olmuştur. Karşısına amelî bir problem çıkan müctehid, bu problemin dînî hükmünü ortaya koymak için Kur'ân'ı ve Hadisi araştırır. O mesele ile ilgili olan âyet veya hadisin ne tür bir kalıpta olduğunu araştırır. Mesela lafız emir kalıbı ile gelmişse, emrin vücup ifade ettiğini bildiren usûl kaidesini göz önüne alarak o hükmün farz olduğuna hükmeder. Cevabını açıkça bulamazsa, hükmü açıkça belirlenen benzer problemlere kıyasla, dinin temel ilkelerini göz önüne alarak ve daha başka temel kaidelerden yararlanarak bu problemleri çözüme kavuşturur. İşte müctehidin hüküm çıkarabilmek için yararlandığı kaideleri tesbit eden ve içeren ilme usûlü'l-fıkıh (fıkıh usûlü) denilir. Demek oluyor ki; usulü'l fıkıh; müctehidin, Kur'ân ve Hadisten hüküm çıkarabilmek için ihtiyaç duyduğu kural ve kaidelerden meydana gelen bir ilimdir...
Kaynak: Fıkıh Ansiklopedisi